
- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
Bir ülkenin geleceği, sahip olduğu fikirlerin niteliğiyle ölçülür. Ama fikirlerin gücü, onları hayata geçirebilecek bir ekosistemle anlam kazanır. Oxford ve Cambridge gibi şehirler, tarihin akışı içinde bilgiyi tekeline alan, yüzyıllar boyunca fikirleri birer mücevher gibi işleyip saklayan akademik kaleler olarak bilinir. Ancak ironik bir şekilde, en parlak zekâların yetiştiği bu şehirler, kendilerine yetebilecek büyüklükte bir üretim alanına sahip değildir. İngiltere’nin mevcut siyasi düzeni ve planlama yasaları, bu şehirlerin dünya çapındaki inovasyon gücünü gerçeğe dönüştürebilmesini engelleyen prangalar olmuştur.
Türkiye için de benzer bir kader geçerli mi? Biz de, potansiyelimizi zincirleyen, ilerleyişimizi sınırlayan görünmez duvarlarla mı çevriliyiz? Anadolu’nun üniversite şehirleri, İstanbul’un finans ve teknoloji hub’ları ya da sanayi bölgelerimiz, Oxford ve Cambridge’in karşılaştığı kısıtlamalara benzer engellerle mi boğuşuyor?

- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
Bazen bir devrin kapanışı sessiz olur; gürültü kopmaz, bayraklar yarıya indirilmez, anıtlar yıkılmaz. Ama sabah uyandığımızda her şeyin değiştiğini fark ederiz. Bugün dünya, tam da böyle bir dönüşüm yaşıyor. Eskinin büyük anlatıları, ideolojik kurgular, ekonomi ve siyaset oyunları birer birer geçerliliğini yitiriyor. Küresel düzenin aktörleri, yeni stratejiler geliştirirken, sınırların ve ideolojilerin ötesinde bir gerçeklik beliriyor: Güç, artık alışılmış adreslerinde değil.
Özellikle Batı’da yaşanan siyasal ve ekonomik kırılmalar, sistemin temellerini sarsıyor. ABD’de DEI (çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık) gibi kavramlar bir yanda siyasi bir silaha dönüşürken, diğer yanda eski güç merkezleri, daha milliyetçi, daha katı bir tavırla küresel sermayeyi yeniden yönlendirmeye çalışıyor. Donald Trump’ın yeniden yükselişi, yalnızca bir siyasi figürün dönüşü değil; dünya siyasetinin yeni bir gerçekliğe evrilmesi anlamına da geliyor. Artık küreselleşme, serbest piyasa, çeşitlilik gibi kavramlar sorgulanıyor, yerini güç siyasetinin sert gerçeklerine bırakıyor.

- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
Gök kubbenin altında her milletin kendi hikâyesi vardır. Kimileri tarih sahnesinde gökyüzüne yükselmiş, kimileri ayakları yere basarken bile ufku görememiştir. Türkiye, son yıllarda teknoloji, savunma ve uzay alanlarında yazdığı hikâyeyi yepyeni bir boyuta taşıyor. Somali’de bir uzay limanı inşa etmek, Ay’a ulaşmayı hedeflemek ve askeri gücünü gökyüzüne taşımak, bu yeni anlatının kilit taşlarından bazıları. Ancak bu yükselişin ardında sadece teknik bir çaba değil, daha büyük bir felsefi, ekonomik ve jeopolitik dönüşüm yatıyor.
Dünya sahnesinde büyük güçler kendi alanlarını genişletirken, Türkiye’nin de yeni bir oyun kurmaya çalıştığı aşikâr. Uzay sadece bilimsel bir merakın ötesinde, stratejik, ekonomik ve askeri bir hamle alanıdır. Gökyüzüne bakarken, ayaklarımızın bastığı zeminin ne kadar sağlam olduğunu sorgulamak da gerekir. İşte bu yüzden, Türkiye’nin uzay hamlesi sadece teknolojiyle değil, toplumun genel motivasyonu, ekonomik koşullar ve küresel güç dengeleri ile birlikte ele alınmalıdır.

- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
İnsanlık, tarihin her döneminde yeni tehditlerle yüzleşti. Kılıçların yerini tüfekler, kalelerin yerini gökdelenler aldı. Ancak bugün, savaşlar artık sadece meydanlarda değil, zihinlerde ve ekranlarda yaşanıyor. Siber dünya, yeni nesil savaş alanı olarak karşımızda duruyor. Geleneksel dolandırıcılığın sınırlarını aşan ve artık uluslararası mafyalarca yönetilen çevrimiçi dolandırıcılık, küresel ekonomiyi tehdit eden devasa bir gölge sektör haline geldi.
Türkiye de bu küresel kasırganın tam ortasında yer alıyor. Sadece bir tüketici ya da mağdur değil, aynı zamanda bir mücadele alanı, bir geçiş noktası ve hatta zaman zaman bir üretim merkezi. Günümüz dolandırıcılığı, sadece sahte vaatler ve aldatmacalarla sınırlı değil; duygulara, zayıflıklara ve insani zaaflara odaklanan, matematiksel hassasiyetle yürütülen bir stratejiye dayanıyor.
Küresel çapta dolandırıcılığın ulaştığı boyut, artık sadece bireyleri değil, devletleri, bankaları ve hatta finans sistemlerini tehdit ediyor. Türkiye’nin bu devasa çarkın içinde hangi konumda olduğunu anlamak için, modern çağın dijital soyguncularını, onların yöntemlerini ve bu savaşın ortasında kalan vatandaşlarımızın hikâyelerini anlamamız gerekiyor. Çünkü biz, sadece birer izleyici değil, bu savaşın doğrudan taraflarıyız.
Şimdi, gerçek bir dijital savaşın tam ortasına dalmaya hazır mısınız?

- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
Dijital devrim, insanlığa sınırsız bilgiye erişim, yeni ekonomik fırsatlar ve küresel bağlantılar sunarken, aynı zamanda karanlık bir gölge de yarattı: siber suçlar ve özellikle çevrimiçi dolandırıcılıklar. Artık dolandırıcılar, gözle görülebilir mafya babalarından ya da köhne arka sokaklarda faaliyet gösteren sahtekârlardan ibaret değil. Yeni nesil suçlular, kravatlı bankacıları, teknoloji dehalarını ve hatta devlet yetkililerini bile aldatabilecek kadar sofistike bir ağ kurdular. Ve bu ağ, yalnızca bireyleri değil, tüm finansal sistemleri tehdit ediyor.
Türkiye, gelişmekte olan bir ekonomi olarak, bu dijital kasırganın tam ortasında yer alıyor. Bir yandan dijitalleşmenin sunduğu fırsatları değerlendirerek fintech (finansal teknoloji) sektörünü büyütmeye çalışırken, diğer yandan siber suç örgütlerinin hedef tahtasına oturmuş durumda. Türk halkı, özellikle yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizliklerin baskısı altındayken, hızlı kazanç vaat eden sahte yatırım platformlarının cazibesine kapılıyor. Ancak mesele yalnızca bireysel kayıplar değil; bu tür dolandırıcılıklar, bankacılık sistemlerini, devlet mekanizmalarını ve hatta uluslararası ilişkileri bile sarsabilecek bir tehdit oluşturuyor.