nurigür

Hakikatin Peşinde
- Ayrıntılar
- Yazan: Nuri GÜR
- Kategori: Blog
- Görüntüleme: 355
Bilinç, kendi ağırlığını taşımakta zorlanan bir yük gibi zihnimizde yankılanırken, insanın içine düştüğü bunalım, kendi gerçekliğiyle hesaplaşamamanın cezası olarak derinleşir. Her çağın kendine has krizleri, hakikatin sisler arasında kaybolmasına sebep olurken, insan zihni sürekli olarak bu sis perdesini aralamaya çalışır. Fakat bazen, hakikatin aydınlığı gözleri kamaştıracak kadar şiddetli olduğunda, insanlar gerçeğin karşısında gözlerini kapamayı tercih ederler.
Bunalımın kaynağı yalnızca insanın iç dünyasında mı saklıdır, yoksa dış dünyada kurulan sahte gerçeklikler mi insanı iç dünyasında bir çöküşe sürükler? İnsanlık tarihi boyunca o, anlam arayışında sürekli olarak bir çatışmanın içine düşmüştür. Bu çatışma, ruhun en derinlerinde yankılanan bir savaşın tezahürü gibidir.

İslam'ın Dirilişi ve Çağrısı
- Ayrıntılar
- Yazan: Nuri GÜR
- Kategori: Blog
- Görüntüleme: 320
İnsanlık tarihi, medeniyetlerin doğuşu, yükselişi ve çöküşüyle şekillenmiş, her yıkımın ardından yeni bir diriliş doğmuştur. Bir medeniyet, düşüncede, inançta, sanatta ve aksiyonda köklü bir dönüşüm geçirmedikçe, gerçekten dirilmiş sayılmaz. Tarihin farklı dönemlerinde, yıkımın eşiğine gelen toplumlar, yeni bir bilinçle uyanarak yeniden inşa sürecine girmişlerdir. Ancak bu diriliş, sadece fiziki yapıların yeniden inşasıyla sınırlı kalmaz; esas olan, zihniyetin, ruhun ve ahlakın yeniden şekillenmesidir.
Bugün, bu bilinçle hareket etme zamanı gelmiştir. Dünya sahnesinde belirsizliklerin arttığı, düşüncenin köreldiği, inancın zayıfladığı, sanatın anlamını yitirdiği ve aksiyonun amaçsızlaştığı bir dönemde, köklü bir silkinişe duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. Diriliş, basit bir yeniden yapılanma değildir; bilakis, geçmişin tortularını temizleyerek, yeni bir anlayışla geleceği inşa etmektir. Şimdi, derin bir sorgulama yaparak, hangi aşamada bulunduğumuzu ve nasıl bir yol izlememiz gerektiğini ortaya koymanın vaktidir.

Varoluşun Kilidini Açan Anahtar
- Ayrıntılar
- Yazan: Nuri GÜR
- Kategori: Blog
- Görüntüleme: 283
Yaşamın en büyük bilmecesi, insanın kendini hangi anlam çerçevesinde var ettiğidir. İnsan, sadece hayatta kalmak için yaşamaz; onun ruhunda, varlığının nedenini keşfetme arzusu vardır. Bu arayış, bazen bir çöl gibi kavurucu ve sert, bazen de bir okyanus gibi derin ve sonsuzdur. Fakat anlam, ne tek bir kaynaktan beslenir ne de herkes için aynı şekilde açığa çıkar. Anlam, bireyin kendi bilinciyle şekillenir, çevresindeki dünyayla etkileşime girerek zenginleşir ve zaman içinde yeni formlara bürünür.
Düşünün ki, bir sabah uyandığınızda her şey anlamsızlaşmış olsun. Bildiğiniz tüm doğrular yıkılmış, inandığınız tüm değerler kaybolmuş, geleceğe dair beslediğiniz umutlar buharlaşmış olsun. İnsan böyle bir boşlukta ne yapar? Çoğu kişi, bir hedefe ulaşmaya odaklanarak yaşadığını düşünse de, gerçek motivasyonun temelinde anlam arayışı yatar. İnsan, yaşamı boyunca anlamı keşfetmeye çalışır, bazen yanlış yollara sapar, bazen de büyük aydınlanmalar yaşar. Bu keşif yolculuğu, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihsel bir süreçtir.

Özgürlüğün Yalnızlığı ve Varoluşsal Kaygı
- Ayrıntılar
- Yazan: Nuri GÜR
- Kategori: Blog
- Görüntüleme: 285
Derin bir gecenin içinde, gökyüzünde dağılmış yıldızların titreşimi gibi insan zihninin içinde de sayısız düşünce kıvılcımı belirir. Özgürlük, ölüm, yalnızlık ve anlam arayışı… Bunlar sadece felsefi sorular değil, her insanın derinliklerinde hissettiği, bazen kaçtığı, bazen yüzleşmekten korktuğu gerçeklerdir. İnsan, özgürlüğü arzularken aynı zamanda ondan korkar; çünkü özgürlük, bir tercihin ağırlığını omuzlara yükler, sorumluluk getirir ve bilinmezliği beraberinde taşır. Ölüm, varlığın sonu mu yoksa yeni bir başlangıcın habercisi mi? Özgürlük, kurtuluş mu yoksa kayboluş mu? Anlam, insanın kendisinin yarattığı bir illüzyon mu yoksa evrenin özüne kazınmış bir gerçek mi?
Her insan hayatının bir noktasında bu sorularla yüzleşmek zorunda kalır. Çünkü var olmak, kaçınılmaz olarak anlam ve anlamsızlık arasında salınan bir dengeyi korumaya çalışmak demektir. Özgürlüğün verdiği kaygı, yalnızlığın getirdiği sessizlik, ölümün yarattığı bilinmezlik ve anlamın değişkenliği, bireyin zihninde çatışmalar yaratır. Bu çatışmalar, insanı bazen derin bir boşluğa sürükler, bazen de onu yaratıcı bir keşif yolculuğuna çıkarır. İnsan, anlam arayışında ne kadar ileri gidebilir? Özgürlüğü ne kadar taşıyabilir? Ölüm düşüncesiyle nasıl başa çıkabilir?
Sayfa 4 / 13