nuri gür
  • Ruzname
      • eda ba
      • ads jr
  • Duhul Et
    • Ruzname
    • Makalat
      • Ayrılık Feryadı
      • Gölgedeki Güç
      • Kendi Olmak
      • Para Ve Politika
  1. Buradasınız:  
  2. Anasayfa

nurigür

Zamanın Çarkları Arasında Sıkışan Bedenler

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 18 Şubat 2025
Görüntüleme: 72
  • Dijital Güvenlik
  • Modern Yalnızlık
  • Fiziksel Temalar
  • İnsan İlişkileri
  • Teknolojinin Etkileri

İnsan, var olduğu günden bu yana iki temel dürtüyle hareket etti: Hayatta kalma ve çoğalma. Tarihin her döneminde bu dürtülerin şekillenişi, içinde bulunulan çağın koşullarına göre değişti. İlk insan, ateşin etrafında birbirine sokulurken, Orta Çağ’ın soğuk taş duvarları arasına sıkışan aşklar fısıltılarla yaşandı. Sanayi Devrimi, insanın tenine makinenin soğukluğunu getirdi, ancak asıl kırılma noktası dijital çağla birlikte geldi. Artık fiziksel temas, dokunuşun sıcaklığı ve bedenlerin birbirine yakınlığı eskisi kadar kolay ulaşılabilir değil.

 

Modern insan, parmak uçlarıyla dünyayı avuçlarında taşıyor. Günün büyük kısmı ekranlar arasında kaybolarak geçiyor. Zihinler bilgiyle dolarken, bedenler hareketsizleşiyor, ruhlar yalnızlaşıyor. Bir zamanlar bir araya gelmek için kilometreler kat eden insan, artık yanındakiyle bile konuşmak yerine mesaj atmayı tercih ediyor. Teknolojinin getirdiği rahatlık, belki de tarihte ilk defa insanı insandan uzaklaştırıyor.

 

Eskiden aşk, bir mektupla, bir bekleyişle, bir sabır testiyle şekillenirdi. Şimdi ise birkaç dokunuşla bir uygulamadan “eş” bulunabiliyor, ancak o eş, ruhu doyurmadığında tek bir kaydırmayla bir başkasıyla değiştirilebiliyor. Anlık hazlar, uzun vadeli bağlılıkların yerini alırken, duygusal yoksunluk derinleşiyor. Artık insanlar, yalnızlıkla mücadele etmek yerine ona teslim oluyor.

Devamını oku: Zamanın Çarkları Arasında Sıkışan Bedenler

Avrupa’nın Kimlik Krizi ve Sessiz Savaş

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 18 Şubat 2025
Görüntüleme: 74
  • AvrupaKimlikKrizi
  • JeopolitikBoşluk
  • GüvenlikveSavunma
  • BirlikveBölünme
  • StratejikVizyon

Avrupa, yüzyıllardır tarih sahnesinde büyük dönüşümlerin beşiği oldu. Roma’nın ihtişamından, Rönesans’ın aydınlanmasına, sanayi devriminden dünya savaşlarının yıkımına kadar her dönemde bir yükseliş ve çöküş döngüsünü yaşadı. Ancak bugün, Avrupa’nın kimliğini belirleyen güçler eskisinden daha kırılgan ve belirsiz. Artık meydan savaşlarında değil, diplomasi salonlarında verilen kararlarla şekilleniyor kaderi.

Bir sabah, gri gökyüzünün altında, soğuk taşlarla döşenmiş bir Paris sokağında yürüyen bir adamı hayal edin. Bu adam, üzerine düşen görevlerin ağırlığıyla kamburlaşmış, ceketinin yakasını kaldırarak yüzünü sert rüzgârdan korumaya çalışıyor. Adımlarını hızlandırırken düşünceleri, kıtanın geleceği üzerinde yoğunlaşıyor. Kendisine şu soruyu soruyor: Avrupa hâlâ bir bütün mü, yoksa çoktan çatlaklardan sızan bir birlik hayaleti mi olduk?

Devamını oku: Avrupa’nın Kimlik Krizi ve Sessiz Savaş

Kırılma Noktası: Yeni Dünyanın İnşasında Türkiye’nin Rolü

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 98
  • YeniDünyaDüzeni
  • TürkiyeStratejisi
  • KüreselDönüşüm
  • JeopolitikHamleler
  • BağımsızGelecek

 

Tarih, yalnızca geçmişin kaydı değil, geleceğin rotasıdır. Günümüzde, dünya yeniden şekilleniyor, küresel güç dengeleri sarsılıyor ve devletler, uluslararası sistemde kendilerine yer açmak için kıyasıya bir mücadele veriyor. Ortadoğu’dan Afrika’ya, Asya’dan Avrupa’ya, devasa kırılmalar yaşanıyor. Bu kırılmaların içinde bir ülke var ki, yalnızca coğrafi konumu nedeniyle değil, tarihsel misyonu ve jeopolitik ağırlığıyla da merkezde duruyor: Türkiye.

 

Küresel güçlerin, özellikle ABD, Çin ve Rusya’nın çıkar çatışmaları arasında sıkışan uluslararası düzen, artık sürdürülebilir bir denge sunmuyor. Gazze’nin kaderi, Ukrayna’nın çatışması, Kongo’daki isyanlar ve Latin Amerika’daki siyasi kaymalar; hepsi, dünyanın büyük bir dönüşüm sürecine girdiğini gösteriyor. Bu dönüşümde, ülkeler ya kendilerini yeniden konumlandıracak ya da tarihin unutulmuş satırlarında kaybolacak. Türkiye, bu türbülansın içinde yalnızca hayatta kalmaya çalışan bir aktör değil, bizzat bu değişimin yönlendiricilerinden biri olmak zorunda.

Devamını oku: Kırılma Noktası: Yeni Dünyanın İnşasında Türkiye’nin Rolü

İmparatorlukların Gölgesi ve Küresel Dengede Türkiye’nin Yeri

Ayrıntılar
Yazan: Nuri GÜR
Kategori: Para Ve Politika
Yayınlandı: 15 Şubat 2025
Görüntüleme: 99
  • TürkiyeStratejisi
  • KüreselDenge
  • JeopolitikTürkiye
  • TeknolojikBağlılık
  • EnerjiGüvenliği

 Gürcistan sokaklarında yankılanan ayak sesleri, aslında çok daha büyük bir hikâyenin parçası. Tiflis’teki protestoların ritmi, yalnızca bir ülkenin iç çalkantısını değil, aynı zamanda küresel düzeyde süregelen güç mücadelesini de yansıtıyor. Tarih boyunca, coğrafyanın kader olduğu söylendi. Ancak günümüzde, kader artık yalnızca haritalarda değil, ekonomik yatırımlarda, enerji hatlarında, askeri ittifaklarda ve teknolojik dönüşümlerde şekilleniyor. Gürcistan’ın Rusya ve Avrupa arasında sıkışan varoluş mücadelesi, bir zamanlar Osmanlı’nın Avrupa, Rusya ve Orta Doğu arasında oynadığı denge politikasına benziyor. Ve bu denklemin tam ortasında, bugün de Türkiye var.

Türkiye, tarihi boyunca doğu ile batı arasında bir köprü görevi üstlendi. Ancak köprü olmak her zaman bir avantaj değildir; bazen üzerinden geçenlerin ağırlığı altında çatırdamak da mümkündür. Gürcistan, Ukrayna ve Moldova gibi ülkeler bugün Avrupa mı, yoksa Rusya mı sorusuna yanıt ararken, Türkiye çok daha büyük bir ikilemin içinde: Dünya düzeninin değiştiği bir çağda, yeni oyun kurucu mu olacak, yoksa büyük güçlerin gölgesinde mi kalacak?

Devamını oku: İmparatorlukların Gölgesi ve Küresel Dengede Türkiye’nin Yeri

Sayfa 10 / 13

  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13

Ana Menü

  • nurigür

Giriş Formu

  • Şifrenizi mi unuttunuz?
  • Kullanıcı adınızı mı unuttunuz?
  • Bir hesap oluşturun
  • Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

    Günlerin ardı sıra yığıldığı bir çağda yaşıyorum; takvim yaprakları değil de sanki yıldızlar düşüyor gökyüzünden, her biri bir hakikati söndürerek. Zaman dediğimiz şey, artık içinde yön barındırmayan dev bir döngüye dönüştü; merkezini kaybetmiş bir çark gibi dönüyor, fakat nereye döndüğünü bilen yok. Eskiden zamanın kutsallığı vardı; bir doğuşun, bir ölüşün, bir dirilişin ritmiyle yoğrulurdu insan. Şimdi ise saatler yalnızca üretim periyotlarını, tüketim kampanyalarını ve sinir krizi aralıklarını ölçen metalik bir tanrı gibi. Bense bu anlamsız ritmin ortasında hâlâ bir merkezin varlığını hissediyor, kaybolmuşun izini süren bir seyyah gibi geçmişin kozmik ahengini kulaklarımda duymaya çalışıyorum.

    Bir zamanlar gökyüzü yalnızca astronomik bir veri kümesi değildi; yıldızlar, göç eden ruhlar gibi semayı geçerken hikmetin harflerini yazardı. Kozmosun matematiği, zihnin değil, kalbin sezgisiyle okunurdu. Fakat sonra biri çıkıp dedi ki: “Dünya dönüyor.” O sözle birlikte yalnızca yeryüzü değil, düşünce de döndü. Artık gök değil, göz egemendi; sezgi değil, hesap belirleyiciydi. Evrenin merkezinde duran kutsal dünya fikri, o cümleyle birlikte yerle bir oldu. O an, insanlık kendi eksenini de kaybetti. Kopernik yalnızca astronomiyle değil, hakikatle ilgili bir kırılma başlatmıştı. Bu kırılma, zamanla merkezî olan her şeyi değersizleştiren bir seküler depreme dönüştü. Artık ne Tanrı göklerin tepesindeydi, ne insan kendini kainatın anlam halkası içinde hissediyordu.

    Devamını oku: Tevhidin Gölgesinde Merkeze Dönüş

  • Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

    İnsanlık tarihi boyunca kadın, yalnızca biyolojik bir varlık olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel düzenin temel taşı olarak varlık göstermiştir. Doğanın bir parçası gibi görülen kadın, aynı zamanda bilincin, üretimin ve medeniyetin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Ancak, tarih boyunca kadının bu konumu her zaman hakkıyla teslim edilmemiş, çoğu zaman bastırılmış, sınırlandırılmış veya göz ardı edilmiştir. Hak ettiği saygıyı ve değeri bulamadığı dönemler, toplumların da gerilediği, insanlığın eksik kaldığı dönemler olmuştur.

    Kadının toplumdaki rolü tarihsel olarak farklı kültürlerde değişkenlik göstermiş, bazı medeniyetlerde kadın bir güç ve otorite figürü olarak görülürken, bazılarında yalnızca itaat eden bir varlık olarak değerlendirilmiştir. Fakat insanın değeri, cinsiyetle ölçülemez. Kadın ve erkek, insanlık çatısının iki eşit sütunu olarak varlık gösterir. Bu eşitlik, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hukuki bir eşitliktir. Bir toplumun gerçek anlamda kalkınması, kadın ve erkeğin bir arada, hak ve sorumluluk bakımından eşit koşullarda yaşaması ile mümkündür.

    Devamını oku: Kadının İnsanlığın Temel Taşı Oluşu

  • Kırılgan Demokrasi

    Dünyanın siyasi sahnesinde yankılanan en büyük trajediler, genellikle öncesinde sessiz bir fısıltıyla başlar. Almanya’da aşırı sağın yükselişi, sadece bir ülkenin değil, bir kıtanın, hatta belki de bir medeniyetin derinlerde yatan fay hatlarını harekete geçiren bir sarsıntıdır. Geçmişin gölgeleri, 1930’ların karanlık dehlizlerinden süzülerek bugünün Avrupa’sına ulaşmış, rüzgarın yönünü değiştirerek küresel demokratik düzenin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ancak, bu dalganın Türkiye’ye ulaşmayacağını düşünmek, gemisini fırtınada rotasız bırakmış bir kaptanın saflığına benzer. Türkiye’nin tarihinde, kimlik ve ideoloji üzerinden şekillenen gerilimler, Avrupa’daki dönüşümlerin bir yansıması olmaktan çok, onunla iç içe geçmiş bir hikâyenin parçasıdır. Demokrasi, burada da bir avuç toprağa ekilen narin bir tohum gibi, bazen büyümeye yüz tutmuş, bazen sert rüzgârlarla savrulmuş, ama hiçbir zaman köklerini tamamen kaybetmemiştir.

    Ancak, demokrasinin yalnızca seçim sandığında belirlenen bir ritüelden ibaret olmadığı gerçeği, çoğu zaman göz ardı edilmiştir. Oysa özgürlük, sadece oy pusulasına işaretlenen bir tercih değil, bireyin günlük yaşamında hissettiği, soluduğu, varlığına içkin bir hakikat olmalıdır. Almanya’daki aşırı sağın yükselişinin temelinde, ekonomik belirsizliklerin, kimlik krizlerinin ve küreselleşmenin doğurduğu güvensizliğin yattığını söyleyen siyaset bilimciler, aslında tüm bu parametrelerin Türkiye’de de benzer şekilde var olduğunu göz ardı edemezler. Büyük şehirlerin caddelerinde yankılanan huzursuzluk, kırsal kesimlerde fısıldanan gelecek kaygısı ve medya üzerinden inşa edilen korku politikaları, demokrasinin ruhunu adeta bir paslı çivi gibi sabitlemekte, hareket alanını daraltmaktadır. Bugün Avrupa’da yükselen milliyetçi dalga, Türkiye’de de kendi yankısını bulmuş, sokaklarda, kahvehanelerde, sosyal medya platformlarında dillendirilen en temel söylemler haline gelmiştir. Sınırlar kapatılmalı, kültürel saflık korunmalı, geçmişin görkemi yeniden inşa edilmelidir. Ancak bu retorik, bir halkın geleceğini kurma idealinden çok, onu geçmişin hatalarına zincirleme arzusunu barındırmaktadır.

    Devamını oku: Kırılgan Demokrasi

Popüler Etiketler

Düşünce 7 Özgürlük 6 Doğa 4 Diriliş 4 Hakikat 4 Dönüşüm 3 Kimlik Arayışları 2 Siber Dolandırıcılık 2

Eski Gönderiler

  • Merhametten Doğan Hürriyetin İsyanı
  • Kıskançlığın Gürültüsü, Sükûtun Birliği, Hakikatin Sessiz Yankısı
  • Resmî Kayıtlara Geçmeyen Servet
  • İlahi Adaletin Terazisi ve Vahdetin Işığı
  • Secdeyle Dirilen Medeniyet: Kudüs’ün Sessiz Çağrısı
  • İhlâsın Eşiğinde Bir Bayram: Kalpten Kalbe Kurulan Medeniyet
  • Giriş yap