nurigür

Türkiye'nin Bilinmeyen Sınırları
- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
İnsanlık, tarihin her döneminde yeni tehditlerle yüzleşti. Kılıçların yerini tüfekler, kalelerin yerini gökdelenler aldı. Ancak bugün, savaşlar artık sadece meydanlarda değil, zihinlerde ve ekranlarda yaşanıyor. Siber dünya, yeni nesil savaş alanı olarak karşımızda duruyor. Geleneksel dolandırıcılığın sınırlarını aşan ve artık uluslararası mafyalarca yönetilen çevrimiçi dolandırıcılık, küresel ekonomiyi tehdit eden devasa bir gölge sektör haline geldi.
Türkiye de bu küresel kasırganın tam ortasında yer alıyor. Sadece bir tüketici ya da mağdur değil, aynı zamanda bir mücadele alanı, bir geçiş noktası ve hatta zaman zaman bir üretim merkezi. Günümüz dolandırıcılığı, sadece sahte vaatler ve aldatmacalarla sınırlı değil; duygulara, zayıflıklara ve insani zaaflara odaklanan, matematiksel hassasiyetle yürütülen bir stratejiye dayanıyor.
Küresel çapta dolandırıcılığın ulaştığı boyut, artık sadece bireyleri değil, devletleri, bankaları ve hatta finans sistemlerini tehdit ediyor. Türkiye’nin bu devasa çarkın içinde hangi konumda olduğunu anlamak için, modern çağın dijital soyguncularını, onların yöntemlerini ve bu savaşın ortasında kalan vatandaşlarımızın hikâyelerini anlamamız gerekiyor. Çünkü biz, sadece birer izleyici değil, bu savaşın doğrudan taraflarıyız.
Şimdi, gerçek bir dijital savaşın tam ortasına dalmaya hazır mısınız?

Dijital Kapan
- Ayrıntılar
- Kategori: Para Ve Politika
Dijital devrim, insanlığa sınırsız bilgiye erişim, yeni ekonomik fırsatlar ve küresel bağlantılar sunarken, aynı zamanda karanlık bir gölge de yarattı: siber suçlar ve özellikle çevrimiçi dolandırıcılıklar. Artık dolandırıcılar, gözle görülebilir mafya babalarından ya da köhne arka sokaklarda faaliyet gösteren sahtekârlardan ibaret değil. Yeni nesil suçlular, kravatlı bankacıları, teknoloji dehalarını ve hatta devlet yetkililerini bile aldatabilecek kadar sofistike bir ağ kurdular. Ve bu ağ, yalnızca bireyleri değil, tüm finansal sistemleri tehdit ediyor.
Türkiye, gelişmekte olan bir ekonomi olarak, bu dijital kasırganın tam ortasında yer alıyor. Bir yandan dijitalleşmenin sunduğu fırsatları değerlendirerek fintech (finansal teknoloji) sektörünü büyütmeye çalışırken, diğer yandan siber suç örgütlerinin hedef tahtasına oturmuş durumda. Türk halkı, özellikle yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizliklerin baskısı altındayken, hızlı kazanç vaat eden sahte yatırım platformlarının cazibesine kapılıyor. Ancak mesele yalnızca bireysel kayıplar değil; bu tür dolandırıcılıklar, bankacılık sistemlerini, devlet mekanizmalarını ve hatta uluslararası ilişkileri bile sarsabilecek bir tehdit oluşturuyor.

7- Evsiz Bir Ruh: Yahya Kemal’in Hayatı Ve Köksüzlüğün Trajedisi
- Ayrıntılar
- Kategori: eda ba
İnsan, doğduğu topraklardan kopabilir ama o toprakları ruhunda taşımaktan asla kurtulamaz. Yahya Kemal, yalnız bir adamdı. Evin, sıcaklığın, aidiyetin hasretini çekerek yaşamış, ömrü boyunca kiralık odalarda, geçici pansiyonlarda, otel odalarında konaklamış, hiçbir yere tam anlamıyla kök salamamış bir ruh. Onun şiiri, yalnızca bir milletin tarihini ve medeniyetini değil, aynı zamanda kendi içindeki aidiyetsizliği de anlatır. "Eve dönen adam" denilse de, aslında Yahya Kemal hiçbir zaman gerçek bir eve sahip olamadı; ne fiziksel olarak ne de ruhen.
Üsküp’ten İstanbul’a, İstanbul’dan Paris’e, Paris’ten yine İstanbul’a savrulurken, bir evin, bir yuvanın sıcaklığını aradı. Ancak her seferinde, uzaktan bakıp iç çektiği bir dünyada kalmaya mahkûm oldu. Onun gözünde ev, yalnızca bir mimari yapı değil; bir kültürün, bir ruhun ve bir aidiyetin simgesiydi. Kendi evini kuramayan Yahya Kemal, milletinin "Türk evi"ni yeniden inşa etmeye çalıştı. Ancak tıpkı şahsi hayatında olduğu gibi, bu hayali de eksik ve yarım kaldı.
Devamını oku: 7- Evsiz Bir Ruh: Yahya Kemal’in Hayatı Ve Köksüzlüğün Trajedisi

6- İmtidadın İzinde: Tarih, Hafıza Ve Kültürel Diriliş
- Ayrıntılar
- Kategori: eda ba
Tarih bir harita mıdır, yoksa bir nehir mi? İnsan, geçmişin haritasında mı yol alır, yoksa kendi hafızasının dalgalarında mı sürüklenir? Yahya Kemal, Tanpınar ve Bergson’un zihin dünyasında dolaşırken, bu soruların yankılarını duyuyoruz. Bergson’un "durée" kavramı, Yahya Kemal’in "imtidad" anlayışı ve Tanpınar’ın "değişerek devam etmek" fikri, bir milletin varoluş macerasını açıklayan güçlü metaforlardır.
Yahya Kemal, geçmişi bir nostalji nesnesi olarak görmedi. Ona göre tarih, raflara dizilmiş ve zamanın tozuyla kaplanmış eski kitaplardan ibaret değildi. Tarih, bilinçte ve şuurda yankılanan, bugünü şekillendiren diri bir varlıktı. Bir şiirinde İstanbul’un fethini adeta kendi yaşamış gibi anlatırken, geçmişin bir uzak hatıra değil, bugünde yaşayan bir damar olduğunu hissederiz. Tanpınar’ın “zamanın ezeli kanununa boyun eğmeyen” roman kahramanları da bu bilinçle hareket ederler. Çünkü tarih, sadece bir geçmiş anlatısı değil, aynı zamanda bir geleceği inşa eden bilinç akışıdır.
Fakat modernleşme, bu akışa ket vurmak istedi. “Yeni”nin putlaştırıldığı, “eski”nin bir yük gibi görüldüğü zamanlarda, geçmişin hafızadan kazınması gerektiği düşünüldü. Yahya Kemal’in “Kör Kazma” yazısı, bu trajik hafıza kaybının en güçlü eleştirilerinden biridir. İstanbul’un tarihî yapılarının hiçbir düşünceye dayanmadan yıkılması, geçmişin, geleceğin temeli olduğu fikrini anlamayan bir zihniyetin yansımasıydı. Oysa hafızasız bir millet, tıpkı belleğini yitiren bir insan gibi, kendi kimliğinden kopmaya mahkûmdur.
Tarih, sadece geçmişin kaydı mıdır, yoksa geleceği inşa eden bir yaratıcı hamle mi?
Devamını oku: 6- İmtidadın İzinde: Tarih, Hafıza Ve Kültürel Diriliş
Sayfa 5 / 7